top of page

Aldatıcı Reklamlar Karşısında Tüketicilerin Başvurabileceği Yollar

Güncelleme tarihi: 11 Kas 2022

Üretimde sanayileşmenin etkisiyle özellikle 19.yüzyıldan itibaren kapasite artışı gözlemlenmektedir. Serbest piyasa ekonomisinde böylesine büyük bir kapasite karşısında rekabet ortamının oluşması kaçınılmazdır. Sunulan mal ve hizmet çeşitliliği karşısında tüketicinin dikkatini çekebilmek ve markaların bilinirliğini artırmak için reklam faaliyetleri önemli bir konumdadır ancak reklamların doğru ve dürüst içerikte olmaları esastır. Bir sözleşmenin sıradan bir tarafı olmayan tüketicilerin, alenen yapılan işlemlerden daha fazla korunmaları gerekmektedir. Aldatıcı reklamlar karşısında tüketici zarar gördüğü kadar piyasa dengesi bozulacağından aslında ticaret hayatı da olumsuz etkilenecektir. Aldatıcı reklamlar 6502 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun’da düzenlendiği gibi bu yönüyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da yer almaktadır.


TÜKETİCİ KAVRAMI

19.yüzyıldan itibaren sanayi devriminin etkisiyle üretimde görülen artış kapasitesi, tüketime de yansımıştır. Bu dönemden önce esas olarak yaşamsal faaliyetlerin devamı ve zorunlu ihtiyaçlarla sınırlanan tüketim alışkanlıkları genişlemiş, bu durum çağdaş yaşamın gerekliliklerinin de tüketim alışkanlığı yaratmasına neden olmuştur. Bu nedenle tüketim, temel ihtiyaçları karşılama amacından ayrılmış, başlı başına bir amaç haline gelmiş olup günümüz toplumu adeta bir tüketim toplumu olmuştur.

Tüm hukuk sistemlerinde tüketicinin korunması için özel çaba gösterilmiş, bu çerçevede birtakım düzenlemeler getirilmiştir. Tüketici, sözleşmenin karşı tarafına göre zayıf ve korunmaya muhtaç taraf olarak kabul edilir zira tüketicinin sözleşme kurulurken yeterince bilgilendirilmediği kimi durumlarda iradesinin fesada uğradığı görülmektedir.

Rekabet ortamının geliştiği bir toplumda, tüketicinin korunması için bir kanun getirilmesi ihtiyacı hasıl olmuş ve bu amaçla 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (“TKHK”) kabul edilmiştir. İlgili kanunun 3.maddesinde tüketici tanımı yapılmış olup tüketicinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek kişi veya tüzel kişi olduğu ifade edilmiştir. Bu tanım dar anlamda ve hukuki anlamda tüketici kavramını açıklamaktadır.

Dar anlamda tüketici tanımının unsurları ticari veya mesleki amaçlı olmama, gerçek veya tüzel kişi olma ve hareket etme olarak sıralanabilir. Tüketicinin mal veya hizmet sağlayıcısı değil, bunu edinen kişi olduğunu söylemek gerekir. Amacı kar elde etmek olan şirket ve benzeri yapılanmalar ile gelir elde etmeyi hedefleyen diğer tüzel kişiler, tüketici olarak değerlendirilemeyecektir. Her ne kadar tüzel kişi tacirler de TKHK’nin kapsamına alınmış olsalar da bu onların mutlak suretle tüketici olarak değerlendirileceği anlamına gelmez. Nitekim Yargıtay da yalnızca gerçek kişi tacirlerin ticari işletmeleriyle ilgili olmayan işlerde tüketici olarak değerlendirilebileceği ancak tüzel kişi tacirler açısından böyle bir istisnanın bulunmadığı kanaatindedir.

Geniş anlamda tüketici kavramı ise esasen TKHK mantığı ile uyuşmamaktadır. Nitekim sınai tüketiciler m.3’te yer alan kişiler kapsamında değerlendirilemeyecektir. Öte yandan, nihai tüketicilerin yanında mal veya hizmeti üretimde kullanan ya da yeniden satışa sunan sınai tüketiciler de aldatıcı reklamların muhatabı olabileceğinden her iki grup da aldatıcı reklamlara karşı korunmalıdır.


ALDATICI REKLAMLAR

Reklam yapısı gereği tüketicileri mal veya hizmeti satın almaya yönelik ikna faaliyetinden oluştuğu için bu yönden değerlendirildiğinde yalnızca bilgilerin aktarılması şeklinde olamaz. Birçok rakibin olduğu bir piyasa tüketiciyi çekmek için reklam verenler, ürünleri daha cazip hale getirebilmek için farklı tanıtımlar yaptırırlar. Ancak yine de reklamın ruhuna aykırı olmayacak şekilde bir denge sağlanması; sunulan bilgilerin tüketiciyi aldatıcı içerikte olmaması gerekir. Aksi halde, tüketici sunulan mal veya hizmeti satın almakla menfaat sağlayacağı yerde var olan menfaatleri de zarara uğrar.

Aldatıcı reklamlar, Avrupa Birliği Aldatıcı ve Karşılaştırmalı Reklamlara İlişkin Direktifte yöneltildiği ya da ulaştırıldığı kişileri yanıltan ya da yanıltması ihtimali bulunan, bu niteliği sebebiyle kişilerin ekonomik davranışlarını etkilemesi muhtemel reklamlar olarak tanımlanmıştır. Mevzuatımızda ise aldatıcı reklam tanımı yer almamaktadır. Bunun yerine 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 55/1’de “Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” fiili, haksız rekabet hali olarak ifade edilmekle birlikte Ticari Reklam Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği (“TRHTUY”) m. 29/1’de aldatıcı eylemler; “Yanlış bilgi içeren veya verilen bilgiler esasen doğru olsa bile sunuluşuna dair bütün koşullar değerlendirildiğinde, ortalama tüketiciyi aldatan ya da aldatmaya elverişli olan ve bu suretle tüketicinin normal şartlar altında taraf olmayacağı bir hukuki işleme taraf olmasına yol açan ya da yol açma olasılığı bulunan ticari uygulamalar aldatıcı olarak kabul edilir.” şeklinde ifade edilmiş; m.7’de ise reklamların doğru ve dürüst olması gerektiği vurgulanmıştır. 6502 sayılı TKHK m.61/3; “Tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve engellileri istismar edici ticari reklam yapılamaz.” hükmünü içermekle aldatıcı reklamların yasak olduğu belirtilmiştir. İlgili düzenlemelerde de görüleceği üzere, aldatıcı reklam tanımı doğrudan yapılmamış olmakla dürüstlük kuralına ya da diğer hukuka aykırı davranışları içeren reklamlar aldatıcı reklam olarak kabul edilir ve haksız rekabet oluşturur.

Genel olarak bir reklamın yanlış ya da yanıltıcı olması durumunda artık reklam aldatıcı olarak kabul edilmektedir. Aldatıcı reklamlar ilk aşamada tüketiciyi, ikinci aşamada ise neden olduğu haksız rekabet nedeniyle rakip firmaları etkilemektedir.

Bir reklamın aldatıcı olup olmadığının tespiti her zaman çok kolay olmadığından aldatıcı reklamı belirlemede bazı ölçütler getirilmiştir. Bunlar; reklamın yanlış bilgiler içermesi, reklamın yanıltıcı olması ve aldatma kabiliyetinin varlığıdır. Reklamın aldatıcı olarak kabul edilebilmesi için reklamın hedef kitlesinin tespiti önem taşır. Gerek Yargıtay uygulamasında gerek doktrinde kabul gördüğü üzere, “ortalama tüketici”nin algı ve dikkat seviyesi baz alınarak reklamı yapılan ürün veya hizmetin içeriği değerlendirilir. TRHTUY’de ortalama tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden, tüketici işlemi ya da tüketiciye yönelik uygulamaların her aşamasında makul düzeyde bilgiye sahip olan gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır.

TKHK’nın “Ticari Reklam” başlıklı 61.maddesi ile “Haksız Ticari Uygulamalar” başlıklı 62.maddesinin aldatıcı reklamlara ilişkin düzenlemeler olduğu söylenebilir. Buna göre m.61 ile ticari reklamlara ilişkin tanımlamanın yanında bazı reklam türleri yasaklanmıştır. İkinci fıkrada yer alan reklamların genel ahlak ve kamu düzenine uygunluğu ile doğru ve dürüst olmaları esası kanaatimizce tüm reklamların uyması gereken en temel ilke niteliğindedir. Burada öncelikle genel hukuk kuralı niteliğinde bir vurgunun yapıldığını belirtmek gerekir. Nitekim ahlaka, kanuna ve kişilik haklarına uygunluk şartı bu mahiyettedir. Kanuna uygunluk şartını, daha objektif şekilde değerlendirmek mümkünken doğru ve dürüst olması şartı somut veriler ışığında değerlendirilmeye muhtaçtır. Bu çerçevede TRHTUYm.5 ile, TKHK m.61/2’de bahsedilen hususların detaylandırıldığı söylenebilir.

Bazı reklamların doğrudan bazı reklamların ise belirli kurallara uymamaları ihtimalinde yasaklandığı görülmektedir. Aldatıcı reklamlar, farklı görünüş biçimlerinde karşımıza çıkar. Bunlar en sık karşılaşılan şekilleri ile karşılaştırmalı reklamlar, tanık beyanlarına ve bilimsel araştırma sonucuna dayanan reklamlar, işletme ile ilgili reklamlar, fiyat bildiren reklamlar, indirimli satış reklamları ile örtülü reklamlardır.

A) TKHK KAPSAMINDA BAŞVURU YOLLARI

i. Ayıplı Mal ya da Hizmetten Doğan Seçimlik Haklar ve Tazminat

Reklamlarda tanıtımı yapılan malın öne çıkan özelliklerinden bahsedilmekte ve tüketiciler bu şekilde sunulan malı almaya ikna edilmektedir. Reklamlarda ürünün taşıdığı ya da taşımadığından bahsedilen vasıfların bulunmaması durumunda malın ayıplı olduğu sonucuna varılır. Zira reklam veren, bu vasıflar hakkında bir vaatte bulunmaktadır. Nitekim TKHK m.8’de de bu husus düzenlenmiş; “Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.” şeklinde ayıplı malın tanımı yapılmıştır. Ayıba karşı tekeffül hükümlerine başvurmak isteyen tüketici açısından; ayıplı malın varlığı, bu ayıbın bilinmemesi gibi maddi şartların yanında muayene ve ihbar külfetinin yerine getirilmesi gibi şekli şartların sağlanmış olması aranır. Bahsi geçen şartların varlığı halinde tüketici, TKHK m.11’de öngörülen; “satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme, aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme, imkân varsa satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme” seçimlik haklarından birini kullanabilir. Bunun yanında tüketicinin seçimlik haklarını kullanmasına ilişki masraflar, seçilen hakkın yerine getirildiği tarafça karşılanmakla birlikte bu seçimlik haklardan biri ile birlikte 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”)hükümleri uyarınca tazminat talep edilmesi de mümkündür.

Malın yanısıra hizmetin de reklamlara konu edilmesi ve ayıplı hizmet niteliğinde olması mümkündür. TKHK m.13’te ayıplı hizmet; “Ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmet” olarak tanımlanmıştır. Ayıplı hizmet karşısında tüketicinin seçimlik hakları TKHK m.15’te gösterilmiş olup bunlar hizmetin yeniden görülmesi, hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden indirim ya da sözleşmeden dönme hakkıdır. Öngörülen seçimlik haklardan biri ile birlikte yine TBK uyarınca tazminat talebi de mümkündür.

ii. Reklam Kuruluna Şikâyet

Reklam Kurulu, TKHK m.63 uyarınca; “Ticari reklamlarda uyulması gereken ilkeleri belirleme ve haksız ticari uygulamalara karşı tüketiciyi korumaya yönelik düzenlemeleri yapma, bu hususlar çerçevesinde inceleme ve gerektiğinde denetim yapma, inceleme ve denetim sonucuna göre durdurma veya aynı yöntemle düzeltme veya idari para cezası veya gerekli görülen hâllerde de üç aya kadar tedbiren durdurma cezası verme hususlarında görevli” bir mercidir. Buna göre aldatıcı olduğu düşünülen bir reklamın Reklam Kurulu tarafından incelenmesini talep etmek mümkünse de bu yöntem tüketicilerin aldatıcı reklam sebebiyle uğradıkları zararı tazmin etmez. Nitekim Reklam Kurulu şikâyet konusu reklamları denetler ve kanunda öngörülen tedbir ya da cezaları uygular. Yine de daha büyük zararların önlenmesi için etkili bir yol olduğu söylenebilecektir.


B) GENEL HÜKÜMLER ÇERÇEVESİNDE BAŞVURU

i. İlgili TTK Hükümleri

Serbest piyasa ekonomisinin gerekliliklerinden biri de serbest rekabettir. Ancak hakkın kötüye kullanılmaması ve aldatıcı reklamlar yoluyla rakipler açısından bir üstünlük yaratılmamalıdır. Nitekim aldatıcı reklamlar, -kısaltma yukarıda uzun hali yazılırken gösterilmelidir.*TTK m.55 uyarınca haksız rekabet teşkil etmektedir. Bu nedenle tüketiciler, haksız rekabet iddiası ile de dava açabilir. Bu yetki TTK m.56’dan kaynaklanmakta olup kanunda öngörülen çeşitli hakları talep hakkına “Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse”lerin sahip olduğu belirtilmiştir.

Haksız rekabete dayanılarak çeşitli davaların açılması mümkündür. Bunlar TTK m.55’te gösterilmiştir. O halde açılabilecek davalar kısaca tespit davası, men davası, ref’i davası, maddi tazminat davası ve manevi tazminat davası olarak gösterilebilir.

Tüketiciler, aldatıcı reklam karşısında zarar görmüş veya zarar görme tehlikesi içinde bulunmuşsa müşteri sıfatıyla bahsi geçen davaları açabilirler ancak taleplerin zamanaşımına uğramaması adına davanın hakkın doğumunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıl ve her halde hakkın doğumundan itibaren üç yıl içinde açılması gerekir. Tüketici örgütlerine de bu davaları açma hakkı tanınmıştır. Men davaları diğer dört tür davadan farklı olarak niteliği gereği zamanaşımına bağlı değildir. Bir diğer yönden ise, her ne kadar bir mahkeme ilamı aleyhinde karar alınan kişiye karşı icra edilse de TTK m.58 ile bir istisna tanınmış; men ve ref’i davaları neticesinde verilen hüküm haksız rekabet konusu malları doğrudan ya da dolaylı olarak elde eden kişiler hakkında da uygulanacaktır. Davalılar doğrudan haksız rekabet yaratan kişi olabileceği gibi basının da kullanılması durumunda yalnızca tespit, men ve müdahale davalarında yazı sahibi ve ilan veren de olabilir. Üçüncü kişi aleyhine dava açılabilecek haller ise TTK m.55/1-a’nın ikinci alt bendi uyarınca “Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek” fiilini gerçekleştiren kişi ile TTK m.55/5 uyarınca “Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek” amacıyla hareket eden kişidir.

Hukuki yaptırımların yanında, haksız rekabete karşı cezai yaptırım da öngörülmüştür. TTK m.62’de gösterilen “55 inci maddede yazılı haksız rekabet fiillerinden birini kasten işleyenler, b) Kendi icap ve tekliflerinin rakiplerininkine tercih edilmesi için kişisel durumu, ürünleri, iş ürünleri, ticari faaliyeti ve işleri hakkında kasten yanlış veya yanıltıcı bilgi verenler, c) Çalışanları, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri, çalıştıranın veya müvekkillerinin üretim veya ticaret sırlarını ele geçirmelerini sağlamak için aldatanlar, d) Çalıştıranlar veya müvekkillerden, işçilerinin veya çalışanlarının ya da vekillerinin, işlerini gördükleri sırada cezayı gerektiren bir haksız rekabet fiilini işlediklerini öğrenip de bu fiili önlemeyenler veya gerçeğe aykırı beyanları düzeltmeyenler” hukuk davası açma hakkına sahip olanların şikayeti ile iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılacaktır.

ii. İlgili TBK Hükümleri

Genel hükümler çerçevesinde başvurulabilecek yollardan bir diğeri TBK’nın hileye ilişkin hükümleridir. TBK’nın “Aldatma” başlıklı 36.maddesi; “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.” düzenlemesini haizdir. Tüketici satıcı ile aldatıcı reklam nedeniyle bir sözleşme ilişkisi içinde bulunmuşsa söz konusu hükme dayanılması mümkündür. Ancak burada dikkat edilmesi gereken iki önemli husus vardır; aldatıcı reklam satıcı tarafından kasten yapılmış olması gerekir. Uygulamada sıklıkla reklamların doğrudan satıcı tarafından yapılmaması, üretici ya da dağıtıcı firmanın reklam ve tanıtımla ilgilenmesinin yanında aldatma kastını ispattaki güçlük tüketici aleyhine sonuçlara neden olmaktadır. Öte yandan aldatıcı reklamlar genelde üretici ya da dağıtıcı tarafından, yani üçüncü kişilerce, yapıldığından tüketicinin akdi feshi için satıcının bu durumu bilmesi ya da bilmesi gerektiğinin de ayrıca kanıtlanması gerekir. TBK m.39 uyarınca hile durumunda tüketici bir yıl içinde sözleşmeyi feshedebilir ve varsa uğramış olduğu zararları TBK m.49 uyarınca talep edebilir.

C) TÜKETİCİLERİN HAKLARINI ETKİN OLARAK KULLANAMAMASI SORUNU: TOPLULUK DAVASINA GENEL BAKIŞ

Tüketicilerin aldatıcı reklamlara karşı korunması için çeşitli yaptırımların olduğun yukarıda açıklanmıştır. Durum böyle olsa da aldatıcı reklam etkisinde kalarak özellikle düşük fiyatlı bir ürün satın alan tüketicinin, ekonomik menfaatini korumak için dava yoluna gitmediği görülmektedir. Kaldı ki reklamların çok sayıda tüketiciyi etkilediği göz önüne alındığında ve her bir tüketicinin aynı bilinçle hareket etmesine olanak sağlayacak bir mekanizmanın varlığı önem kazanmaktadır.

Bu kapsamda başvurulacak yollardan bir tazminat istemli topluluk davasıdır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) m.113’te topluluk davası “Dernekler ve diğer tüzel kişiler, statüleri çerçevesinde, üyelerinin veya mensuplarının yahut temsil ettikleri kesimin menfaatlerini korumak için, kendi adlarına, ilgililerin haklarının tespiti veya hukuka aykırı durumun giderilmesi yahut ilgililerin gelecekteki haklarının ihlal edilmesinin önüne geçilmesi için dava açabilir.” şeklinde düzenlenmiş olup TKHK m.73/6’da ise “Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile Bakanlık; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler dışında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan hâllerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Açıkça görüldüğü üzere Türk Hukukunda tazminat istemli topluluk davası öngörülmemiş; yalnızca tespit ve önleme amacıyla bu davaların açılabileceği ifade edilmiştir.

Bahsi geçen topluluk davasının Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulandığı ve böylece tüketicilerin yüksek hak arama standartlarına sahip olduğu görülmektedir. Bu konuda “Nutella Kararı” önemli bir örnek niteliğindedir. Ferrero USA şirketinin ürettiği Nutella marka çikolata reklamlarda “dengeli, sağlıklı ve besleyici bir ürün” olarak tanıtılmıştır. 2011’de Nutella aleyhine dava açan bir tüketici 4 yaşındaki kızına kahvaltılarda Nutella yedirdiğini ancak ürün tanıtımlarında yer alan dengeli ve sağlıklı bir besleyici ürün olma vasfının aksine içerisinde yüksek miktarda şeker ve yağ bulunduğu, bu nedenle aldatıcı reklama maruz kalarak zarara uğradığından bahisle tazminat talep etmiştir. Farklı tüketicilerin de sonrasında aynı taleplerle dava açması üzerine davalar birleştirilmiştir. Ardından davacılar, davanın sınıf davası olarak görülmesi için mahkemeye başvurmuşlar ve talepleri mahkemece onaylanmıştır. Dava neticesinde Nutella ambalaj ve reklamlarındaki “dengeli, sağlıklı ve besleyici bir ürün” ibareleri kaldırılarak yağ ve şeker içerdiğine yönelik açıklamalar eklenmiştir. Tazminat olarak ise, belirlenen tarih aralığında tüketici olarak Nutella’yı satın alan her sınıf üyesine kutu başına 4 dolar ve en fazla 5 kutu için 20 dolar olmak üzere toplamda 2,5 milyon dolar ödenmesine hükmedilmiştir. Her ne kadar, her bir tüketici nezdinde zararlarını tazmin etmeyecek miktarda tazminata hükmedilmiş olsa da kollektif bir bilinç yaratılması ve bu sayede işletmenin ödediği toplam tazminat miktarının yüksek olması nedeniyle aldatıcı reklamlar açısından caydırıcı niteliktedir.

Sonuç

Tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden kişidir. Bunun yanında, mal veya hizmeti üretimde kullanan ya da yeniden satışa sunan sınai tüketicilerin de aldatıcı reklamlara maruz kaldığı görülmekte olup hem dar hem geniş anlamda tüketici tanımına uyan kişilerin aldatıcı reklamlara karşı korunması gerekir.

Reklamlar doğru ve dürüst içerikte olmalıdır. Bir reklamın yanlış ya da yanıltıcı olması durumunda artık aldatıcı reklamlardan söz edilir. Bu tür reklamlar hem tüketiciyi hem de sebep olduğu haksız rekabet nedeniyle rakip firmaları etkilediğinden, tespiti ve önlenmesi önem taşır.

Tüketicilerin TKHK ve genel hükümler çerçevesinde aldatıcı reklamlara karşı başvurabileceği çeşitli yollar öngörülmüştür. TKHK kapsamında ayıplı mal ya da hizmetten doğan seçimlik haklar ve tazminat ile reklam kuruluna şikâyet hakkına sahip olan tüketici, genel hükümler kapsamında ise TBK’nın hile hükümlerine, TTK’nın haksız rekabet hükümlerine dayanabilecektir. Türk Hukukunda da her ne kadar tüketicilere geniş haklar tanınsa da önemli olan noktanın aldatıcı reklamlar için caydırıcı bir etkinin yaratılması olduğu fikrinden hareketle Türk Hukukunda da tazminat istemli topluluk davasına da yer verilmesinin isabetli olacağı kanaatindeyiz.

KAYNAKÇA

  1. ASLAN Yılmaz, Tüketici Hukuku Dersleri, Güncellenmiş 8.Baskı, Ekin Basın Yayın Dağıtım, Bursa 2021

  2. BAHTİYAR Mehmet/BİÇER Levent, Adli İş/Ticari İş/Tüketici İşlemi Ayrımı ve Bu Ayrımın Önemi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 22, Sayı 3, 2016

  3. BALKAŞ Eda, Bireyin Yanıltıcı Bilgiden Korunması: Yanıltıcı Reklamların Tüketici Üzerindeki Etkileri, Marmara İletişim Dergisi, Cilt 12, Sayı 12, 2007

  4. DEMİRBAŞ Ali, Tüketici Hukuku Açısından Karşılaştırmalı Reklam, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 24, Sayı 1, 2020

  5. GÖLE Celal, Ticaret Hukuku Açısından Aldatıcı Reklamlara Karşı Tüketicinin Korunması, Sevinç Yayınevi, Ankara 1983

  6. KATI Zülal, Aldatıcı Reklamlara Karşı Tüketicinin Korunması, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2017

  7. OĞUZMAN M.Kemal/ ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, Gözden Geçirilmiş 13.Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2015

  8. ÖZDEMİR Hayrunnisa, Aldatıcı Reklamlara Karşı Tüketicilerin Korunması, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 53, Sayı 3, 2004

  9. ÖZDEMİR Semih Sırrı/ DOĞANAY Zahit, Bir Mecra Olarak Sosyal Medyanın Reklam Hukuku Açısından Değerlendirilmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, Sayı 13, 2019

  10. ŞAHİNCİ Dilek, İnternette Aldatıcı Reklam ve Reklamverenlerin Sorumluluğu, Seçkin Yayınları, Ankara 2011

  11. 7. Tüketici Hukuku Kongresi, Sektörel Bazda Tüketici Hukuku Uygulamaları, Aristo Yayınları, İstanbul 2018

Elektronik Kaynaklar


103 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

YAPAY ZEKADA CEZAİ SORUMLULUK

Yapay Zekada Cezai Sorumluluk konusu incelenirken öncelikle konunun iki temel alt başlığa ayrılması gerekmektedir. Yapay Zekanın Cezai sorumluluğu ile ilgili olarak ele alınacak ilk konu Yapay Zekala

bottom of page